Mescid - Câmi nedir?

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Mescid - Câmi nedir?
« : 25 Ocak 2018, 14:45:07 »
Sözlükte secde edilen yer anlamına gelen mescid, terim olarak
Müslümanların ibadet etmelerine tahsis edilmiş mekânı, Allah’a ibadet edilen
yeri (mâbet) ifade eder. Mescitlerin büyüğüne ise câmi adı verilir. Câmi,
sözlükte toplayan, bir araya getiren anlamına gelir ki, bu, el-mescidü’l-câmi’
(büyük cemaatleri toplayan mescid) tamlamasının kısaltılmış şeklidir.

Kur’ân-ı Kerim’de (Âl-i İmrân 3/96), insanlar için yapılan ilk mâbedin
Mekke’deki Kâbe olduğu bildirilmiştir. Bunu ilk defa yapan kişinin Hz.
Âdem olduğu ve Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’in de Kâbe’yi aynı temelleri
üzerine yeniden inşa ettikleri nakledilmiştir. Bir hadiste, yeryüzündeki ilk
mescidin Kâbe’nin de içinde yer aldığı Mescid-i Harâm, ikincisinin de Hz.
Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı Mescid-i Aksâ (Beytül-makdis) olduğu
rivayet edilmiştir.

Peygamberimiz’in Medine’ye hicretleri esnasında Kubâ mevkiinde
Mescid-i Kubâ adıyla bir mescid yapılmış, Medine’ye hicretinin ilk aylarında
da Mescid-i Nebevî adıyla bilinen ulu bir mescid inşa edilmiştir. Ayrıca bu
dönemde Müslüman olan kişiler, Hz. Peygamberin izniyle kendi mahalle ve
köylerinde beş vakit namazı cemaatle kılmak için mescidler edinmişlerdir.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra, Müslümanlar fethettikleri her bölgede
büyük, küçük, sade ya da görkemli mescidler yapmışlardır.

Mescidler, tevhid inancının sembolü olan Kâbe’nin bir şubesi olup
buralarda yalnız Allah’a ibadet edilir. Bu yüzden mescitlerin büyük bir şerefi
ve fazileti vardır. Bu şerefe işaret için her mescide Allah’ın evi (beytullah)
denilmekte ve buraların hürmete layık kutsal mekânlar olduğu
vurgulanmaktadır. Hz. Peygamber, bir hadisinde: “Bütün yeryüzü bana
mescit kılındı” (Buhârî, “Teyemmüm”, 1) buyurarak ibadetlerin bazı
mekânlara sıkıştırılmış olmadığına dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber diğer
hadislerinde farz namazların mescidlerde, nâfile namazların ise ev gibi
yerlerde kılınmasının daha faziletli olduğunu, mescidlerde cemaatle kılınan
namazın ecrinin daha fazla olacağını açıklamış, cuma ve bayram
namazlarının ise sadece mescid veya namazgâhlarda cemaatle
kılınabileceğini bildirmiştir. Cami yaptırmak, onun bakım ve onarımını
üstlenmek müstehaptır. Ancak, bir beldede, oturanların ihtiyacını
karşılayacak kadar cami ve mescid yapımı ise Müslümanlar üzerine farz-ı
kifâyedir.

Namaz kılınacak yerin temiz olması namazın şartlarından biri olduğu için
cami ve mescitlerin temiz tutulması müminler üzerine başta gelen bir
görevdir. Caminin temiz tutulması yanında camiye girenlerin vücut ve elbise
temizliğine de dikkat etmeleri gerekir. Hatta cemaatin kalabalık olduğu cuma
ve bayram günlerinde boy abdesti alarak camiye gidilmesi sünnettir.

Camiye girecek kimselerin maddi pisliklerden temizlenmiş olması
yanında, onların cünüplük gibi hükmî kirliliklerden arınmış olmaları da
gerekir. Camiye girerken “Allahım! Bana rahmet kapıların aç”, “Allahım!
Senin lütuf ve keremini dilerim” şeklinde dua okunması tavsiye edilmiştir.
Camiye sağ ayakla girmek, oradan sol ayakla çıkmak sünnettir. Camiye
giren kimsenin “Tahiyyatü’l-mescid” niyetiyle iki rek‘at namaz kılması da
sünnettir. Camilerde cemaati rahatsız eden, onların huzurunu bozan, oraların
manevi havasıyla bağdaşmayan her türlü davranıştan uzak durulması gerekir.
Soğan, sarımsak gibi ağır kokulu yiyecekleri çiğ olarak yiyerek camiye
gitmek mekruh sayıldığı gibi başkalarını inciterek ön saflara geçmek, zaruret
bulunmadıkça namaz kılanın önünden geçmek de mekruh kabul edilmiştir.
Öte yandan imam, müezzin, vaiz gibi camide görev yapan kişilerin hutbeleri,
konuşmaları, nasihatleri, okudukları Kur’ân ayetleri büyük bir dikkatle ve
onlardan yararlanmak maksadıyla dinlenilmelidir.

Bir kişinin kendi mahalle mescidinde namaz kılması, mahalle sakinlerinin
birbirleriyle kaynaşmasını sağladığı için başka mescidlerde namaz
kılmasından daha faziletlidir. Bununla birlikte, bu kişinin daha bilgili, daha
liyakatli imamı bulunan başka bir mescidde namaz kılması bilgisinin
artmasını sağlayacağı için daha faziletlidir. Görevli bir imamı ve belirli bir
cemaati bulunan mahalle mescidinde cemaatle namaz kılındıktan sonra, aynı
mescid içinde cemaat halinde tekrar ezan okunarak ve kâmet getirilerek
namaz kılınması mekruhtur. Zira, cemaatle namaz kılmaktan maksat birlik,
beraberlik ve kardeşlik ruhunu geliştirmek, pekiştirmek ve beslemektir. Bir
vakit namazının böyle bir mescidde ikinci defa cemaatle kılınması ise
cemaatin bölünmesi anlamına gelir ki, bu durum sözünü ettiğimiz bu
maksadın gerçekleşmesine engel olur. Ancak sırf mazeretleri sebebiyle
cemaate yetişemeyen sınırlı sayıdaki kişilerin, tekrar ezan okumaksızın ve
kâmet getirmeksizin mescidin her hangi bir köşesinde, cemaat halinde
namazlarını kılmalarında ise bir sakınca yoktur. Zira böyle bir durum cemaati
bölme anlamı taşımadığı gibi, cemaatle namaz kılmadan beklenen maksadın
gerçekleşmesini de engellemez. Yol kenarında veya çarşı içinde bulunup
sabit ve belirli cemaati bulunmayan mescidlerde de cemaate yetişemeyenler,
tekrar ezan okumaksızın ve kamet getirmeksizin cemaat halinde namaz
kılabilirler.