Arapça 4 - Ünite 9 - Taaccüp Üslûbu - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
Taaccüp Üslûbu

Her dilde ses ve anlam arasında bir ilişkiden söz edilebileceği gibi, sesin bir uzantısı hükmünde olan ve ona eşlik eden beden dili ile anlam arasında da önemli bir ilişkiden bahsedilebilir. Zira insan aktarmak istediği anlamı hem ses hem de beden dili ile desteklemeye çalışır. Mutlu ve sevinçli bir insanın dışarıya yansıyan ses ve beden dilinde gözlemlediğimiz durum bunun açık  kanıtlarından biridir. Sözlü anlatımı yazılı anlatımdan etkili kılan şey de budur zaten.

İnsanoğlu, herhangi bir şeye karşı beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık gibi durumları ortaya koyarken de ses tonu ve yüz ifadeleri çok belirgin bir şekilde içinde bulunduğu hali yansıtır. Beklenmedik bir durum karşısında ortaya koyulan bir tepki sadedinde gerçekleşen beğeni ya da takdir, hayret ya da şaşkınlık ifadeleri, genellikle kısa kalıplar halinde dile
getirilir. Türkçede “Aman Allahım! Bu ne! Ne kadar güzel! Ne harika! Ne de hoş! İşte bee! Ne çirkin! Ne rezalet!” gibi kısa ve daha çok beden diline dayanan vurgulu cümlelerle aktarılan bu tür ifadelerin Arapçada da benzer şekilde ortaya konduğu görülür.

Dil öğretiminde bu tür kalıpsal ifadelerin tanınması, gramatik hükümlerinin bilinip doğru bir şekilde okunması ve pratiğe aktarılması önemli bir husustur. İşte bu ünitede Arapçada önemli kalıp ifadelerini bünyesinde barındıran taaccüp (beğeni, takdir, hayret, şaşkınlık… ifadeleri) konusu işlenecektir.

Konu temelde, iki kalıp çerçevesinde ele alınacaktır: ما أَفْعَلَه ve أَفْعِل بِهِ . Bu iki kalıp, Arapçada kurallı/kıyâsi yolla elde edilir. Bunların yanında hayret ve şaşkınlığı ifade etmek üzere Arapçada yaygın kullanılan daha başka kalıplar da vardır. Konuya ilişkin ayrıntılı uygulamalar öncelikle okuma parçasında, daha sonra onu takip eden alıştırmalarla dilbilgisine yönelik anlatımda verilecektir.

[color=orange][size=14pt][b] Taaccüp  Üslubu Dil  Bilgisi[/b][/size][/color]

Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır. Mesela, ! ما أجمَْلَ السَّماَء /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ما أقْبَحَ الكَذِبَ ! /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere
Arapçada çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur.

Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri Taaccüp Fiilleri, bunun dışında kalanları ise Taaccüp Kalıpları başlıkları altında ele alacağız. 1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve biri: ما أَفْعَلَه diğeri de أَفْعِلْ بِهِ şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara doğrudan taaccüp kalıpları diyebiliriz. Zira Arapçada beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir.

Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ! ما أجمَْلَ الأ دَبَ /edep ne kadar da güzel! cümlesi ile; ! أجمِْ لْ بِالأَدَبِ /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında anlamca hiçbir fark yoktur.

Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; taaccüp ما sı, أَفْعَلَ vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır.

İkinci kalıp ise; أَفْعِلْ vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün minh denilen ve başına ب ِ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklindegörülmektedir.

Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilikkötülük, güzellik çirkinlik, küçüklükbüyüklük, azlıkçokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine aktarma imkanımız var mı?

Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:

Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;

a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,
b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,
c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,
d. Malûm fiil olması (meçhûl olmaması),
e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir

olması. Dolayısıyla لَيْسَ، عَسَى، نِعْمَ، بِئْسَ gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına başvurulamaz), f. Sıfatı müşebbehe halinin أَعْوَرعَوْرَاء، أَخْضَر– خَضْرَاء örneklerinde olduğu gibi أَفْعَلَ فَعْلاء ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi gerekir.


Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:

Öncelikle taaccübe konu olan fiil; birinci kalıp için: ما أَشَدَّ ، ما أَكْثَرَ، ما أَقَلّ، ما

أقوى، ما أضعف، ما أحسن، ما أقبح، ما أكبر، ما أصغر، ما أَنْفَعَ، ما أَضَرَّ،... türünden; ikinci kalıp için de: ... أَشْدِدْ ب، أَكْثِرْ بِ، أَقْلِلْ بِ gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey, yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya başında أنْ bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını) getirmektir.

Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil değildir, aksine hümâsi/beşli bir fiildir. O zaman formülümüzü şu şekilde
uyguluyoruz:

a. Önce ما أَشَدَّ yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından

b. Taaccüp fiilinin mastarını ازْدَحَمَ – يَ زْدَحِمُ ← اِزْدِحَا م elde ediyoruz.

Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: ...... ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ /… ne kadar da kalabalık!


c. Son olarak taaccübe konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini ekleyerek: ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde etmiş oluyoruz.

Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız mümkündür:

أَشْ دِدْ بِازْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! ya da:

أَشْدِدْ بِأنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık!


Beşli/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu değil menfî/olumsuz ise, malûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil câmid/çekimsiz ise ve sıfatı müşebbehe hali أَفْعَلُ فَعْلاء ölçüsünde ise,
taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.

2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve anlamları şöyledir:

a. ( ياَ لَ + (ضمير) مِن (اسم /ne muazzam/ne rezil ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin müzekkerlik müennesilik, müfret tesniyecemi oluşuna bağlı olarak müzekker ya da müennes, müfrettesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir
bağlamında bir öğrenciden bahsederken ياَ لَهُ مِن طالِبٍ /ne harika öğrenci! cümlesi kurulabilir.

Bu cümlede مِن ’den sonra gelen isim müfret ve müzekker olduğu ve gâib biri kastedildiği için لَ ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve gâib formda ( لَه ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: ياَ لَكَ مِن طالِبٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci hakkında kullanmamız durumunda cümle: ياَ لَكِ مِن طالِ بَةٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.

b. ( ياَ لَ + (اسم /ne ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm ( لَ )’dan sonra geldiği için hep mecrûrdur. Genel anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu kalıba örnek olarak: ! يا لَلْخَجَلِ /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi
verilebilir.

c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da + لِلَّهِ دَرُّ ضَمير/اسم) ) /ne ... ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. دَرُّ kelimesine izâfe edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لِلَّهِ دَرُّهُ في ساحة السِّباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir.

Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: للهِ دَرُّ الشاعر /şâir ne güzel söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır. d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da
beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu:! سبحانَ الله /sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür.